12.12.06

* Ekim dolunayı ve kırkayak

Ekim dolunayı, yıldızlarla süslenmiş gökyüzünde parlarken, dostlukların sıcaklığı, aşkların ateşi, hasretlerin yakıcılığı, yaşama sevincinin coşkusu da sanki içime işleyen ışıltılarının arasına karışmıştı bu gece...

Birkaç saat sonra doğacak güneşin batışından sonra hareket edeceğim dünyanın en güzel ülkesine, onun ışıltıları ile şöyle bir uzanıp, güzelim Boğaziçi'nin yakamozlarla aydınlanan karanlık sularının üzerinden süzülüp, tüm sevdiklerimin yüzüne vuran tatlı sonbahar esintisinin içinde olmaya çalıştım...

O sırada aklımda hiçbir düşünce olmadığını farkettim. Aslında doğal olarak, kendiliğinden, zorlamasız yaratıcılık yeteneği ile ödüllendirilmiş olan benliğimizde, düşünce alanı işe karışıp burnunu araya sokunca zihnin bu doğallığı, yaratıcılığı, kendi kendine çalışma düzeni ve otomatiği bozuluyor. Tıpkı kırkayağın, kırk ayağını birden, bu konuda zihnini hiç yormadan belirli bir düzen içinde kullanması gibi bir yetenek bağışlanmış bizlere... Ancak araya düşünceler, önyargılar, kelimeler, kavramlar, istekler, arzular girince tüm doğallık bozuluyor ve "uyku" başlıyor...

Eğlenmek istedi de kaplumbağa kırkayakla,
Dedi: "Söyler misin bay kırkayak hangi ayakla
İlk adımını atıyorsun yürümeye başlarken?"
O güne dek mutlu sakin yaşarken,
Bu soruyla zihni karışan kırkayak
Kıvrılıp bir çukurun içinde, başladı düşünmeye:"Hangisiydi attığım ilk ayak?
Nasıl çıkarım bu çukurdan?" diye

(Alan Watts - The Way Of Zen, İlhan Güngören - Zen Budizm "Bir Yaşama Sanatı")

"Özgür"lüğü tüm benliğinizde hep daha fazla hissedebileceğiniz bir haftasonu ve hayat dilerim...

Hayata iyi bakın

Blueman

12.10.2000

Hiç yorum yok: