1.12.06

* Filmlerdeki Hayat – 13



“Filmlerdeki Hayat – 12”den devam;

Luc Beson’un 1988 yapımı “The Big Blue” filminde Jacques Mayol çok sevdiği ve tutkuyla bağlı olduğu denizin, önce çocukluğunda, sünger çıkarmakta olan babasını, şimdi de en yakın dostunu elinden alması sonrası şok geçirmektedir. Zaten daha önce de içe dönük ve gerçek hayatla pek fazla haşır neşir olmayan bir karakter çizmekte olan Jacques aldığı bu son darbe üzerine (arkadaşının ölümünden biraz da kendini sorumlu tutmaktadır) hayattan tamamen uzaklaşır ve bir gece gördüğü yunuslarla dolu rüya üzerine, onların çağrısına kulak vererek denize koşar. Gece karanlığında kendini soğuk sulara bırakmadan önce, kendisini engellemeye çalışan kız arkadaşının onu çok sevdiğini haykırması, hatta hamile olduğu haberini vermesi, yanında kalması için yalvarması ve “Ben yanındayım, ben buradayım ve ben gerçeğim” diye gözyaşlarına boğulması da fayda etmeyecektir. Çünkü onun “gitmesi” ve “görmesi” gerekmektedir. Ve sonunda bunu anlayan kız sevgilisini 100 m. derinliğe indirecek olan aletin ipini kendi elleriyle çeker: “Git ve gör sevgilim...”
(“Leaving Las Vegas”ta fahişenin ölüme giden alkolik sevgilisine matara hediye etmesindeki “gerçek sevgi” olgusu gibi...)
Ve Jacques sonunda 100 m. derinlikte kendini çağıran bir yunus hayalinin peşinden gitmeyi “SEÇECEKTİR.”

Bazen bu “gitme” kavramı öyle derin anlamlar taşır ki “gitmek” isteyen için, geride kalanlar bunu anlamakta zorlanır ve buna isyan ederler.

Jacques hayalinin peşinden gitmeyi seçmiştir. Hayat da zaten yaptığımız seçimlerle şekillenir. İşte bu konuda gerçekten hoş bi ryazı... Hayatımızın akışını değiştirebilecek bir yazı belki de... Eğer onu dikkate almayı ve uygulamayı “seçersek” tabii...

Jerry çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi. Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu bir şeyler bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile, “bu adam bu halde nasıl bu kadar iyimser olabiliyor?” diye... Birisi nasıl olduğunu sorsa, “Bomba gibiyim” diye yanıt verirdi hep... “Bomba gibi....”
Jerry doğal bir motivasyoncuydu. Yanında çalışanlardan biri o gün kötü bir günündeyse Jerry yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı. Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni. Bir gün Jerry’ye gittim, “Anlayamıyorum” dedim. “Nasıl oluyor da her zaman, her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun, nasıl başarıyorsun bunu?” Jerry şöyle cevapladı sorumu: “Her sabah kalktığımda kendi kendime ‘Jerry bugün iki seçimin var, havan ya iyi olacak ya kötü’ derim. Havamın iyi olmasını seçerim. Kötü bir şey olduğunda iki seçimim var. Kurban olmak ya da ders almak. Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim. Birisi bana birşeyden şikayete geldiğinde, yine iki seçimim var; şikayetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek. Ben hayatın olumlu yanını seçerim.” “Yok yahu” diye protesto ettim. “Bu kadar kolay yani.” “Evet kolay” dedi Jerry. “Hayat seçimlerden ibarettir. Her durumda bir seçim vardır. Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin. Yani sen hayatını nasıl yaşayacağını seçersin.” Jerry’nin sözleri beni oldukça etkiledi. Onu uzun yıllar görmedim. Ama hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek yerine, seçim yapmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım.
Yıllar sonra Jerry’nin başına çok tatsız bir olay geldi. Soygun için gelen hırsızlar, paniğe kapılıp Jerry’yi deliş deşik etmişler.Ameliyatı 18 saat sürmüş. Haftalarca yoğun bakımda kalmış. Taburcu edildiğinde kurşunların bazıları hala vücudundaymış. Ben onu olaydan altı ay sonra gördüm. “Nasılsın?” diye sorduğumda “Bomba gibiyim” dedi, “bomba gibi...” “Olay sırasında neler düşündün Jerry?” diye sordum. “Yerde yatarken iki seçimim var diye düşündüm. Ya yaşamayı seçecektim ya da ölümü. Ben yaşamayı seçtim.” “Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi?” “Ambulansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı. Bana hep ‘İyileşeceksin merak etme’ dediler. Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla taşırlarken doktorların ve hemşirelerin yüzündeki ifadeyi görünce ilk defa korktum. Bu gözler bana ‘Bu adam ölmüş’ diyordu. Bir şeyler yapmazsam birazdan ölü bir adam olacaktım gerçekten.” “Ne yaptın?” diye merakla sordum. “Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve herhangi bir şeye alerjim olup olmadığını sordu. ‘Evet’ diye yanıt verdim. ‘Var’... Doktorlar ve hemşireler merakla sustular. Derin bir nefes alarak kendimi topladım ve bağırdım: ‘Benim kurşunlara alerjim var!’ Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar. Tekrar bağırdım. ‘Ben yaşamayı seçtim, beni bir canlı gibi ameliyat edin, otopsi yapar gibi değil...’”

Jerry sadece doktorların büyük ustalıkları sayesinde değil, kendi olumlu tavrının büyük katkısı ile de yaşadı. Yaşaması bana iyi bir ders oldu. Her gün hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim. .. Ve herşeyin kendi seçimlerimize bağlı olduğunu...

Hayata iyi bakın

Blueman

23.12.1998

Hiç yorum yok: