17.8.07

* Dünya güçsüzlere kalacak...

...bizler başka gezegenlerde olacağız.”

Geçenlerde National Geographic kanalında bir belgesel vardı. Konu insanlığın kökleri ve insanların nasıl ortaya çıkıp bugünlere geldiği idi. Tabii bu etkileyici konuyu canlandırmalar eşliğinde de izleyince aldı beni bir takım düşünceler. Önce size belgeselden öğrendiklerimi anlatayım...

Bundan 100.000 yıl kadar önceleri Afrika’da Homo Sapiens, Asya’da Homo Erectus ve Avrupa’da Neanderthal insanları yaşıyormuş. Ben bunları daha önce de biliyordum, ama bunların birbirlerinin devamı olduğunu sanıyordum, halbuki aynı dönemlerde yaşıyorlarmış, ama bölgeleri farklıymış. O zamanlar Afrika çöllerle, Asya ve Avrupa’nın yarısına yakını buzlarla kaplıymış. Kimbilir ne zor bir yaşamdı onlarınki... Kılıç dişli dev kedigiller (sabretooth), diğer vahşi hayvanlar, zehirli bitkiler ve sürüngenler vs. İnsanlar en basit hastalıklardan yaşama veda ediyorlardı belki de. Bir de Buzul Çağı’nın, o dondurucu soğuğun, her tarafı kaplayan buzların yarattığı barınma ve yiyecek bulma zorlukları var. Belki o zaman yağmurlar daha bir şiddetli yağıyor, şimşekler daha bir kuvvetli çakıyordu. Bu insanlardan Homo Sapiens daha akıllı ve aralarında bazı şekillerde anlaşabiliyor, belli belirsiz cümleler kuruyorlar, taştan, tahtadan ev ve av aletleri yapabiliyorlar. Neanderthal ve Erectus daha az gelişmiş, maymuna daha yakın. İki ayak üzerinde, ama daha kıllı, alet kullanamıyor ve çok anlamsız bazı seslerle anlaşıyorlar. Sonra yiyecek bulmak ve iklim şartlarından kaçmak için göçler başlıyor. Sapiens kuzeye, Avrupa’ya doğru yayılıyor ve burada Neanderthal ile karşılaşıyor. Ve tabii ki onların yiyeceklerini, yaşadıkları yerleri ele geçirmek için onları öldürüyorlar. Sapiens aklını ve silahlarını kullanarak Neanderthal’e baskın çıkıyor. Sonraki yıllarda (bundan 30.000 sene kadar önce) buzul çağı yine başlıyor, toplu ölümler oluyor, hayvanların da bazı türleri toplu olarak ortadan yok oluyor. Neanderthal, Sapiens tarafından ortadan kaldırıldıktan yıllar sonra Erectus da bilinmeyen bir sebeple ortadan yok oluyor (iklim değişikliği, yiyecek sıkıntısı veya salgın bir hastalık olabilir) Sapiens’in yolculuğu binlerce yıl boyunca devam ediyor. Asya’ya doğru göç eden gruplar oluyor ve o zamanlar buzla kaplı olan Bering Boğazı’ndan geçerek Amerika kıtasına geçebiliyorlar. Güneye doğru inip Orta ve Güney Amerika’ya ulaşıyorlar. Bu topraklarda Kuzey Amerika yerlileri, ve Orta Amerika yerlileri gelişiyor sonraki binyıllarda. Daha ılıman iklim koşullarına uyum sağlayıp daha uzun boylu oluyor Amerikan yerlileri. Orta ve Güney Amerika’nın yüksek dağlarına çıkan ırklar da oksijeni az olan bu bölgelerde daha iri akciğerli olacak şekilde evrim geçiriyorlar. Ve şimdiki insan Homo Sapiens’in, yani iklim değişiklikleri, diğer insan ırklarının rekabeti ve doğanın tüm şartlarına göğüs gerebilen, uyum gösterebilecek şekilde göç eden, evrim geçiren Homo Sapiens’in soyundan geliyor. Tüm dünyaya yayılıyor, icatlar yapıyor, daha da akıllanıyor.

Şimdi benim yorumlarım şöyle... Evet akıllanıyor, ama dünyanın sonunu da yavaş yavaş getirmeye başlıyor. Doğa yavaş yavaş yok oluyor, hayvan ve bitki türleri hızla ortadan kalkıyor. Şimdi binlerce yıl öncesindeki gibi yeni topraklara ihtiyacımız var, ama bu dünyada yayılacak daha fazla yer kalmadı. O halde Mars’ı veya evrende başka bir gezegeni, başka toprakları keşfetmemiz ve ele geçirmemiz gerekiyor. Bu yarışta ABD ve Rusya başta gidiyor. Benim merak ettiğim yüz sene sonra ABD ve Rus halkı başka gezegenlere yerleşmeye başladığında geride kalan toplumlar artık kaynakları yetmeyen bu dünya üzerinde birbirlerini yiyecek, yok edecek, bir avuç toprak, birazcık su için ülkeler yok olacak, ırklar yok olacak. Bundan kaçmak isteyen milletler de o gezegenlere gitmek için ABD ve Rusya’ya inanılmayacak tavizler vererek belki bunu gerçekleştirebilecekler. Belki o yeni gezegende bu keşifçi miletler diğerlerine hakim olacak, onları köle yapacak, sadece bir tek ülke olacak orada belki...

Ve ben milletimiz için hiç ümitli değilim nedense... O kadar uzağa baktığımda kendimizi resmin içinde göremiyorum. Zira şu anki gidişle evrensel düşünce yapısına, çalışma disiplinine, eğitimine ve geniş ufuklu bakış açısına kavuşamayıp kendi kendimizi yok edeceğiz gibi geliyor bana. Kendimi şu anda acaip şanslı hissettim. Gelecekte sanki herşey daha zor olacakmış gibi geliyor. Türkiye kendi iç kavgaları, beceriksiz, ikiyüzlü ve bencil politikacılar, devletten çalan işadamaları, dürüst olmayan, kolaycı, kopyacı, tembel, neyi ne için yaptığının bile farkında olmayan aptal/saf insanların sayısının giderek artması, çağdaş, düşünme ve sorgulama yeteneği kazandıran bir eğitim alamayan insanlarımızın basit değer yargıları peşinde koşmaya, hayatına anlam kazandıramayıp sadece tüketmeye ve zaman öldürmeye devam etmeleri, ülkemizin bulunduğu stratejik konum dolayısı ile sürekli güçlü ülkelerin oyuncağı olması ve asla gelişmesine izin verilmeyecek olması ile batıdan giderek kopacak, kopuyor da zaten...

Ve eğer Atatürk’ün bizlere göstermeye çalıştığı engin ufuklara gerçekten akılcı şekilde bakmayacak, bizden sonra gelen harika nesli (sokaklarda oyun oynamak, maç yapıp dizlerini yaralamak ve kendi oyuncaklarını kendileri yaratmak yerine kendilerine sunulan pahalı oyuncaklar, bilgisayar oyunları ve internet ile daha bilgili ama daha az yaratıcı olsalar da) düşünmeye, yaratmaya, sorgulamaya ve üretmeye yönlendirmezsek, zaten daha da bozarak kendilerine teslim ettiğimiz doğa nasıl güçsüzleri mutlaka yok edecekse, onların ve sonra gelecek nesillerin de çok zor durumda kalacaklarından korkarım.

Milletçe gerçek “güç”ün ne olduğunu anlayabildiğimiz ve giderek “güç”lenebileceğimiz bir gelecek dilerim.

Hayata iyi bakın

Blueman

18.05.2001

Hiç yorum yok: