16.8.07

* Hala ekvatora yakın ormanların üzerinde uçuyorum da... (Nijerya)

...bana mısın demiyorum kınalı yarim de amanın amman.

Sanırım “Afrika sıcakları muhabiri bildiriyor” başlıklı ve maddeler halinde Nijerya gözlemlerimi anlatan yazımın üzerinden, benzer bir yazı daha yazabileceğim kadar malzeme toplayabildiğim bir süre geçti. Ayrıca o yazıma eklemelerde bulunan Ümit Küçükoğlu’nun yazdıklarından bazılarını da daha detaylı yazmak istiyorum.

- Netaş’ta çalışırken 6-7 kez gittiğim ve bir keresinde de 3 hafta boyunca yaptığımız “site survey” sırasında pek çok köy ve şehrini gezme şansını bulduğum Bangladeş’te dikkatimi çeken bir olay burada da aynen karşıma çıktı. Sokaklarda bir kadın ve erkeği elele tutuşurken göremezsiniz, fakat adamlar bu açığı erkek erkeğe elele tutuşarak gideriyorlar ve ciddi görünümlü koskoca adamlar laylaylom elele dolaşıyorlar.
- Nijerya’da yaklaşık 360 kadar farklı kabile bulunuyor. Ümit Bey’in de dediği gibi tam bir mozaik. Bunlar arasında en önemli yeri ise Yoruba (Hristiyan), Hausa (Müslüman) ve İgbo’lar (yüzde 60 Müslüman, yüzde 40 Hristiyan) tutuyor.
- Kabilelerin kendilerine özgü işaretleri var ve bunlar arasında en belirginleri yüzlerinde taşıdıkları yara izleri. Sanırım daha bebekken yüzlere çeşitli yaralar işleniyor ve bu yaraların izleri ömür boyu bir kimlik gibi yüzde taşınıyor. Örneğin yanakta ağıza doğru uzanan üç parallel çizgi, gözlerden aşağı doğru uzanan birer veya ikişer çizgi, alında saçlardan kaşların ortasına doğru bir çizgi gibi...
- Kadınlar süslerine oldukça düşkünler. Genelde ağır makyaj yapıyorlar, ağır kokular sürünüyorlar ve çok şatafatlı rengarenk kıyafetler giyiyorlar. Uzun uzun tırnaklarında acaip canlı renklerde ojeler sürülü... Hatta geçenlerde bir tanesi abartıp uçakta yanımdakı koltukta ayak tırnaklarına oje sürdü.
- Yalnız çok kıvırcık olan saçları birbirine karışmış olduğundan, saç diplerine nüfuz ederek saç köklerini de besleyen multivitaminli şampuanlarla da saçlarını yıkama şansları olmadığından mıdır nedir çoğunda saç dökülmesi sorunu bulunuyor. Ve haliyle birçoğu peruk kullanıyor. Küçük gruplar halinde sıkıca örülmüş saçlara da çok rastlanıyor.
- Bir çok kişiden duyduğum "zencilerin hepsinin birbirine benzediği, ayırt etmenin zor olduğu" teorisinin nedenini sanırım buldum. Adamların yüzde doksan dokuzunun saçları sıfıra yakın kesilmiş ve saç tipi, rengi falan gibi bir ayırt edici faktörden yoksunlar. Sanırım o yüzden hepsi birbirine benziyor.
- Geçenlerde açılışı yapılan Sharp mağazasında geçtiğimiz haftasonu bir hırsızlık olayı yaşanmış ve hırsız kasadan bir miktar para çalıp kaçmaya yeltenmis. Lübnanlı kuaför arkadaşımızın gördüğüne göre adam bir Okada’ya (motorsiklet taksi) binip kaçmaya çalışınca ve şoför onun bir hırsız olduğunu anlayınca hırsızın dramı başlamıs. Önce etraftaki birkaç, daha sonra birden orada toplanıveren 200 kadar Okada sürücüsünden feci şekilde dayak yiyen ve üzerindeki kıyafetleri parçalanarak çırılçıplak kalan adam üzerine benzin dökülerek yakılmaya çalışılmış. Mağazanın güvenlik görevlileri adamı mağazaya çekip hayatını kurtarmaya çalıştıkça, çılgınca tezahürat yaparak adamı dışarı çeken vahşi kalabalık, kibriti çakıyor çakıyor, ama adam çıplak olduğu için bir türlü alev almıyormus. Elbiseleri üzerinde olsaydı sanırım şu anda hayatta olamayacaktı.
- Yukarıda bahsettiğim kabilelerin de tabii birer şefleri yanı “Chief”leri oluyor ve bu hatırı çok sayılan adamlar, bazı şirketlerin üst yönetimlerine gelerek hükümet birimlerinde, bakanlıklarda ve önemli organizasyonlarda iş takibi yapıp adam satın alıyor, şirketlerine iş getiriyorlar.
- Ayrıca hacca giden müslümanlar “Al Haji” yanı “hacı” unvanı kazanıyor. Ve bu ünvanı isimlerinin başında gururla taşıyorlar.

- Ümit Bey’in de bahsettiği Zuma Rock, çok büyük ve tek kütle halinde bir kaya parçası. Bir dağ görümünündeki bu kayaya doğal bir hazine gözüyle bakılıyor ve 100 Naira üzerinde resmi basılı. Ülkede buna benzer ama daha küçük bir çok tepe var. Ben bunların çok eski zamanlarda buralara düşmüş göktaşları olduğunu tahmin ediyorum.
- Geçen Pazar Eleko Beach’e gidip yağmurda okyanus kıyısında ata bindikten, mangalda mısır kızartıp, çocukların önünüzde kesip size sundukları hindistan cevizinin suyunu içip, içini de kemirdikten ve sahilde ilginç deniz kabukları toplayıp, bir sezlongda Star birası içip ufukta çakan şimşekleri izledikten sonra eve dönerken, 60 km.lık dönüş yolunda yol kenarında ilgimi çeken bir manzara ile karşılaştim. Ama olduğunu düşündüğüm şeye pek ihtimal vermeyip bunun bir göz yanılması olduğunu düşünüp yoluma devam ettim. Ertesi gün, o gün kendisi de arkadaşları ile sahilde olan Genel Müdürümüzden onun, olduğunu düşündüğüm şey olduğunu öğrendim: Büyük ihtimalle hırsızlık yapmaya yeltenmiş ve halk tarafından üzerine bir araba lastiği geçirilip benzinle ateşe verilerek yakılan, kömür halindeki bir adamın cesedi...
- Geçenlerde yatak odama giren küçük kertenkele neyse gece fazla ötüp beni uyandırmadı.
- Etrafımdaki tüm yaşam biçimlerine saygı duyduğumdan burada gerçekten çok büyük olan ve ilk görüşümde hep beni ürperten hamamböceklerine ve bazı örümcek türlerine hiç dokunmuyorum. Eskiden olsa hemen ilaç veya darbe yoluyla oldururdum. Şimdi bırakıyorum, uzaktan izliyorum onları...Zaten bir süre sonra gözden kayboluyorlar. Aslında onlar da benden korkuyorlar.
- Kaldığımız sitede bazılarının daha önce gördüklerini söyledikleri kedi büyüklüğündeki farelere ben rastlamadım henüz.
- Geceleri, aydınlatma direkleri olmayan sokaklar iyice karanlığa büründüğünde, sokak satıcılarının minik tezgahlarında yağ ve petrol kandilleri yanmaya başlıyor ve bunların onlarcası yanyana geldiğinde uzaktan tatlı bir manzara oluşturuyorlar.
- Burada çokça rastlanan dolandırıcılık öyküleri var.
Bunlar için polisin kullandığı kod olan 419, halk arasında da bu olaylardan "419" olarak bahsedilmesine yol açmış. Bunlara birkaç örnek: Otel odasına sabahın köründe gelen ve şirket arabasının sizi alacağı saatin değiştiğini haber veren bir telefon ve ardından bindiğiniz arabanın sizi kaçırıp fidye isteyecek kişilere ait olması...Eski diktatörlük yönetimi sırasında kazanılan milyonlarca dolar tutarındaki bir miktar paranın yurt dışına çıkarılması için sizin hesabınıza yatırılacağı ve sizin de paranın belli bir yüzdesini alacağınız şeklinde bir e-mail veya faks almanız. Tabii boş bulunup hesap numarası veya şifre verilmesi durumunda hesabınızın hızlıca boşaltılması...Ya da sadece ilk işlemler için gereken 5-10 bin doları sizden istemeleri, sizin de havadan gelecek milyon doların büyüsüne kapılıp bu parayı göndermeniz ve bir daha yüzünü görememeniz...Kredi kartı kullanmak da burada oldukça sakıncalı.
- Uçağınız gece saatlerinde kalkacaksa, havaalanına yanınıza, belirli bir miktar para karşılığı, silahlı bir asker alarak gidiyorsunuz. Zira geceleri özellikle havaalanı yolunda beyazların bulunduğu arabalar yoldaki bir barikat ile veya yaklsan bir arabadan lastiklere ateş açılarak durduruluyor ve tüm para, değerli eşyalar, kıyafetler vs. alınarak alemden aleme akılıyor.

- Nijerya gerçekten çok yeşil bir ülke...Uçaktan bakıldığında yüzlerce kilometre boyunca toprağın hic gözükmediği, tüm coğrafyanın yemyeşil bir örtüyle kaplı olduğu görülüyor. Özellikle güney bölgelerinde tropikal ağaçlar oldukça yoğunlaşıyor ve bitki örtüsü vahşileşiyor. Nijerya bir yeşil, bir beyaz, bir yeşil banttan oluşan bayrağındaki yeşili bu bitki örtüsünden ve bir tarım ülkesi oluşundan almış.
- Geçen yazımda bahsettiğim Türk gemisi Ş.Araz'in terkedilmiş olarak limanda bağlı olduğunu ve içinde insanların yaşadığını biliyorsunuz. Geçenlerde öğrendiğime göre bir ara geminin içinde bir gece klübü bile açılmış ama sonra kapatılmış. Adamlar çok "cool" yaa...
- Burada bir hata işleyen, verilen görevi yapamayan ya da eline yüzüne bulaştıran (çok dikkatli olmazsanız, ne istediğinizi defalarca ve karşıdakinin anladığından iyice emin olarak anlatmazsanız büyük ihtimal sonuç bu olacaktır) bir Nijeryalı'nın yüzünde en ufak bir kızarma (zaten siyah adamın yüzü kızarmaz, kızarsa da görünmez) bir yutkunma, utanma belirtisi göremezsiniz. Sadece son derece sakin bir şekilde güler ve bin bir türlü mazeret sıralar. O yüzden ülser olmamak için önlemini en baştan alacaksın.
- Nijerya’da nereye bakşam aklıma hep benzer tip düşünceler geliyor:
“Hayat bir yolunu bulacaktır”
“Herşey mümkündür”
“Hayat bir mucizedir”
“Günü yakala”

Hayata iyi bakın

Blueman

13.09.2000

Hiç yorum yok: