24.10.07

* "Hindi" hakkında

Kelimelerin kökenleri hakkındaki ilginç hikayelere meraklı olduğumdan aşağıdaki yazı bana ilginç geldi ve İngilizceden tercüme ederek daha rahat okunmasını sağlamaya çalıştım. Bazen bir kelimenin kökeni peşinde bir dünya ve tarih yolculuğuna çıkılabiliyor ve bu örnekte olduğu gibi kaybedilen bir değerimizden de haberimiz olabiliyor.

"Birleşik Devletler’in resmi olmayan kuşu olan hindinin bir Orta Doğu ülkesinin adını almasının hikayesi

Giancarlo Casale

Hindi ismini nasıl aldı? Tatilin yine yaklaşmakta olduğunu farkettiğim bir sabah bu zararsız gibi görünen soru birden kafamda belirdi. Herşeyden önce, hiçbir şeyin bir hindi kadar Amerikan olmadığını düşündüm. New England’da geçirecekleri ilk kış mevsiminde göçmenleri açlıktan hindi eti kurtarmıştı. Bu şükran hisleri ile dolu olarak, eğer öyle denebilirse, Şükran Günü kutlamalarında ve ayrıca Noel’de onun etini yer, tüm yıl boyunca sandviçlerimizi de onun etiyle doldurarak mideye indiririz. Herkes bilir ki Benjamin Franklin özellikle vahşi hindileri çok severdi ve hatta onun, beyaz başlı kartal yerine ABD’nin milli simgesi seçilmesi için kampanya bile düzenlemişti. Evet böyle bir yaratık nasıl olmuştu da ismini orta büyüklükte bir Orta Doğu ülkesinden almıştı? Bu sadece bir tesadüf müydü? Merak etmiştim.

Ertesi gün kafamı meşgul eden bu soruyu, karısı Brezilyalı olan evsahibimle paylaştım. “Bu garip” dedi, “Portekizcede ‘hindi’ için kullanılan kelime ‘peru’dur. Aynı kuş, farklı ülke…” Hmm.
Merakım iyice artmaya başladığından, doğrudan işin kaynağına gitmeye karar verdim. O öğleden sonra bir Türk buldum ve Türkçe’de bu kuşa ne dendiğini sordum. “Biz onlara ‘hindi’ deriz ki bu ‘Hindistan’dan gelen’ anlamındadır.” Hindistan mı? Olay iyice ilginçleşmeye başlıyordu.

Ondan sonraki birkaç gün, aklıma gelen her dilde bu kuşa ne dendiğini araştırdım ve bulduğum her yeni bilgiyle işler daha da garipleşti. Örneğin Arapça’da hindiye “Etiyopyalı kuş” denirken, Yunanca’daki kelime “gallapoula” veya “Fransız kız” idi. İranlılar ise ona “buchalamun” yani “bukalemun” diyorlardı.

Diğer taraftan İtalyancada hindi için kullanılan “tacchino” kelimesi, İtalyan akrabalarımın beni temin ettiği üzere sadece “kuş” anlamına geliyordu. “Ama,” diye eklediler, “bu kelime bize başka birşeyi hatırlatıyor. İtalya’da biz ‘mısır’a - ki herkes bilir ki anavatanı Amerika’dır - ‘grano turco’ yani ‘Türk tohumu’ deriz.” İşte yine Türkiye’ye dönmüştük! Ve işler sanki yeterince karışık değilmiş gibi, Türk arkadaşımdan aldığım yeni bir bilgiye göre de Türklerin mısır bitkisi için kullandıkları kelime aynı zamanda Mısır ülkesi için de kullanılmaktaydı!

Bu noktadan itibaren işler kontrolden çıkmaya başlamıştı. Tam umudumu kaybetmek üzereyken, en sonunda bu labirentten bir çıkış yolu göründü sanki. Fransızcada, tıpkı Türkçede olduğu gibi hindiye verilen isim ”dinde”, yani ”Hindistan’dan gelen”di. Almanca ve Rusçada da kelime hemen hemen aynı anlama geliyordu. Sanırım bu işi hindinin Hint dilindeki anlamını öğrenmek çözecekti. Böylece karısı eski bir Bengal ailesinden gelen bir lise arkadaşımı aradım ve aynı soruyu eşine yönelttim.

“Oh,” dedi, “Hindistan’da hindi yoktur. Onlar Amerika’dan gelir. Herkes bilir bunu.”
“Evet,” diye ısrar ettim, “ama siz onlara ne isim verirsiniz?”
“Bizim hindimiz yoktur!” dedi. Pek yardımcı olmuyordu. Bir kez daha ısrar ettim:
“Bakın onlar için bir kelimeniz olmalı. Diyelim ki İngilizceden tercüme edilen bir Amerikan filmi seyrediyorsunuz ve oyuncular hindiden bahsediyorlar. Ne derlerdi?"
“Evet... Sanırım o durumda tercümede İngilizce kelime (turkey) aynen kullanılırdı. Dediğim gibi bizde hindi yoktur.”

Böylece o noktada bir çıkmaza girmiştim. Çözümü, benim sınırlı kaynaklarımın kapasitesinin çok ötesinde olan bir probleme takılıp kalmış olduğumu çok geç de olsa farketmeye başlamıştım. Ciddi profesyonel bir yardıma ihtiyacım olduğu açıktı. Böylece ertesi sabah için dünya çapında tanınan bir filolojist ve Türk dilleri uzmanı olan Harvard Üniversitesi’nden Prof. Şinası Tekin ile bir randevu ayarladım. Eğer bana biri yardımcı olabilecekse, bu Profesör Tekin’den başkası olamazdı.

O Salı sabahı ofisinden içeri girerken hayalkırıklığına uğramayacağımı biliyordum. Bilge ve babacan süratlı, beyaz ve gür sakallı Prof. Tekin gizemli Türkçe problemimin çözümünü içerdiğine emin olduğum yığınla kitapla çevrili bir odadaydı. Kendimi tanıttım, oturdum ve Prof. Tekin’in bana yardımcı olmasını hevesle beklemeye başladım. “Şimdi şöyle,” dedi, “Türkiye kırsal bölgelerinde ‘çulluk’ ismi verilen bir tür kuş vardır. Hindiye benzer ama çok daha küçüktür ve eti çok lezzetlidir. Amerika kıtasının keşfinden çok önceleri İngiliz tüccarlar lezzetli çulluk kuşunu keşfetmişler ve onu İngiltere’ye ithal etmeye başlamışlardı. Böylece çulluk eti İngiltere’de çok popüler hale gelmiş ve “Türk kuşu” veya sadece “turkey” olarak bilinmeye başlamıştı. Daha sonra İngilizler Amerika’ya gittiklerinde orada bulunan hindileri yanlışlıkla çulluğa benzettiler ve onlara da “turkey” demeye başladılar. Ama diğer insanlar bu kadar kolay yanılgıya düşmeyeceklerdi. Bu değişik kuşların Amerika’dan geldiklerini bildiklerinden onlara ‘Hindistan kuşları’, ‘Peru kuşları,’ veya ‘Etiyopya kuşları’ gibi isimler verdiler. Görüyorsun, hem insanların coğrafya bilgileri oldukça az olduğundan hem de ‘Amerika’ isminin yerleşmesi uzunca bir süre aldığından, ‘Hindistan,’ ‘Peru’ ve ‘Etiyopya’ gibi isimlerin hepsi de ilk yüzyıllarda Yeni Dünya için kullanılan ortak isimlerdi.

“Her neyse, o tarihlerden beri Amerikalılar kuşlarını dünyanın her yerine ihraç etmeye ve hatta Türkiye’de de insanlar bu kuşlardan yemeye ve kendi lezzetli çulluklarını unutmaya başladılar. Çok yazık, zira çulluk eti gerçekten çok çok daha lezzetlidir.”
Bana bütün bunları anlatırken Prof. Tekin gerçekten üzülmüş görünüyordu. Onu teselli etmek için elimden geleni yaptım ve lezzetli çulluk kuşunun talihsiz kaderini öğrenmiş olmanın üzüntüsünü ifade etmeye çalıştım. Bununla beraber, sonunda kafamı meşgul eden bu soruya bir cevap bulabilmiş olmaktan mutluydum ve bir kez daha geleneksel Şükran Günü yemeğinin tadını çıkarabilecektim.

Ah bir de şu küçük köpeklere neden Chihuahua dediklerini öğrenebilsem... "

Hayata iyi bakın

Blueman

25.11.2004

Hiç yorum yok: