17.1.14

Hayatı anlamlandıran müzik


Hani daha çok gençlik dönemlerine mahsus bir şarkıcı / grup hayranlığı olayı vardır. Onların şarkılarında diğerlerinden farklı bir şeyler vardır sizin için. Belki bir tek şarkıyla vururlar sizi, sonra diğer şarkları da hayal kırıklığı yaratmaz ve gerisi hayranlığa doğru bir yolculuktur.

Gençken kasetlerini / CD’lerini heyecanla edinmiş, hani o kasete şarkı kaydettirilen, orijinal plakların siparişle getirtildiği, yurtdışından gelmesi yaklaşık 1 ay sabırsızlıkla beklenen plakların büyük bir heyecanla açılıp dinlendiği, her şarkıyı üst üste, defalarca, hatmedercesine dinlediğiniz yıllarda belki İngilizce kelime bilginizi de o şarkı sözlerini tercüme ederken arttırmışsınızdır. Odanızı süsleyen posterlerinde size avangart kıyafet ve makyajlarıyla, saç stilleriyle gülümseyen bu tanımadığınız insanlar, yavaş yavaş belki de en iyi arkadaşınız olurlar. Müzik ve şarkı sözleri vasıtasıyla o insanlarla ortak noktalarda ve hayallerde buluşulur. Gençlik sıkıntılarınız, özlemleriniz, aşk hayalleriniz o şarkıların nota ve sözleri arasında kimbilir hangi diyarlara gider, hangi alemlerde gezinir durur. Onların kıyafetlerine, takılarına, saç stillerine özenirsiniz. Ama belki de en çok şehir şehir, ülke ülke gezmeleri, konserlerinde yarattıkları o tüyler ürpertici ortam ve sevgi seline özenir, onlar gibi olmak, onlar gibi bir hayat sürebilmek istersiniz. Lisede sıranızın üzerine onların şarkı sözlerinden alıntılar kazırsınız. Tek kanallı TV’de eskaza onların bir konserden görüntüleri veya bir klipleri yayınlansa çılgınlar gibi sevinmiş, eğer tekrarına rastlama şansınız varsa evinizdeki uyduruk kayıt cihazının mikrofonunu TV’ye dayayarak çok kötü de olsa bir kayıt yapmış, sonra defalarca dinlemişsinizdir. Videonuz varsa onların görüntülerini kaydedip izlemek, hele şanslıysanız ve bir konser VHS kasetleri elinize geçerse keyiften dört köşe olmak ne güzel bir heyecandır.

Sonra hani “500 Days of Summer” filminde asansörde karşılaştığı kız, kendisinin kulaklıkla dinlediği The Smiths şarkısını kulaklıktan dışarı sızan melodiden tanıyıp “Aa The Smiths… The Smiths’i çok severim” dedikten sonra şarkıyı hafifçe mırıldanmasından çok etkilenen, belki de bir daha hiç görmeyeceği bu kızın ardından, asansörü terk ettiği anda hayranlık dolu gözlerle bakakalıp “o an”da aşık olan çocuk gibi hep aynı gruptan deli gibi hoşlanan ve aşık olacağınız bir kız hayal edersiniz. Aynı gruba hayran arkadaşlarınızla bir ortak noktanız daha olduğu için daha da yakınlaşırsınız.

Ve ahh o şarkı sözleri… O şarkı sözleri zamanla kafanıza kazınır. Hayatın benzer karelerinde “o şarkı”yı ve “o sözler”i hatırlarsınız. “I want somebody to share… share the rest of my life… share my innermost thoughts… know my intimate details” diyen şarkıyı bir gün hayatınızı birleştireceğiniz kıza adarsınız ve düğündeki ilk dans şarkısı olarak hayallersiniz. Bir yaz akşamüstü “I'm waiting for the night to fall… When everything is bearable… And there in the still… All that you feel is tranquility…” sözleriyle sakin geceye güzel hayallerle geçersiniz. Daha once “asla” deyip, yine yaptığınız bir hatadan sonra aklınıza “Never again… Is what you swore… The time before…” sözleri gelir. Ve daha niceleri…

Ve onlar müziğe başladıktan tam 33, siz onlarla tanıştıktan 30 sene sonra hala müzik yapıyor olmaları, hatta her album sonrası sizin şehre gelip o ezbere bildiğiniz şarkıları sizle birlikte söylemelerine tanık olabiliyor olmanıza şükredersiniz. İyi ki bu grubu sevmişim dersiniz. “Yaşlanmışlar abi” derken bir yandan da kendinizin de yaşlanmakta olduğunuzu hüzünle fark eder, sonra bir kez daha “ama herşeye rağmen şov devam ediyor, onlar sahnede, biz de şu sahne önünde aynı şarkıları, aynı coşkuyla ve derin hislerle söyleyebiliyor, dans edebiliyoruz” diyerek yine şükredersiniz.

İyi ki aşk var dersiniz. Yine onların aşağıdaki şarkılarında dedikleri gibi “Now I'm not looking for absolution… Forgiveness for the things I do… But before you come to any conclusions… Try walking in my shoes” hisleriyle, biten bir ilişkinin ardından o şarkıyı üst üste 10 kez dinleyip, gözyaşı akıttığınız o ilk gençlik yıllarınızı tekrar tekrar yaşarsınız.

“Yaşamak ne güzel” dersiniz.
Hayata iyi bakın
 
Blueman
 
17.05.2013

Hiç yorum yok: