18.1.14

İnsancıklar



Daha önce hiç Dostoyevski okumamış olduğumu utançla itiraf ediyorum. Okuduğum ilk romanı, yazdığı ilk roman oldu: “İnsancıklar”
Bir insan düşünün çocukluğu bir lojmanda, çoğunlukla sarhoş ve zorba bir baba ile genelde hasta bir anneyle geçiyor.
Evden uzakta Petersburg’da Mühendislik Okulu’nda okurken kendi halinde, sürekli kitap okuyan, günlük gerçeklerden kaçan bir profil sergilerken babası aniden ölüyor ve onun ölmesini istediği için bundan hep kendisini sorumlu tutarak, suçluluk hissederek yaşıyor.
Çok duyarlı, duygusal, çok inişli çıkışlı ve zayıf sinirli. Bunalımlara giriyor, sarası var.
İlk romanı aşırı ilgi uyandırınca bir anda adı duyuluyor. Ama daha sonraki 4 romanı kötü eleştiriler alınca depresyona giriyor, hasta oluyor.
Bir suikast girişimi nedeniyle tutuklanıyor, idama mahkum oluyor, son dakikada affedilip Sibirya’ya kürek mahkumu olarak sürülüyor ve 4 senesini orada birbirinden deli, garip, kötü ruh halindeki mahkumlarla geçiriyor.
Yoksul ve veremli bir kadınla acıdığından evleniyor.
43 ila 51 yaşları arasında en büyük eserleri olan 6 adet başyapıt çıkarıyor.
Sürekli borcu var, para peşinde koşması bitmiyor.
Kumara dadanıyor.
Bir kızı oluyor, ama ölüyor.
Ve bu acı onu deliliğin eşiğine getiriyor.
Buna rağmen 3 büyük eser daha çıkarıyor ki bunlardan biri de “Karamazov Kardeşler”.
Ve böyle bir hayat sonucu gelmiş geçmiş en büyük romancı kabul ediliyor şu anda.
İnsan şaşırmasın, takdir etmesin de ne yapsın!
İnsancıklar Dostoyevski'nin 1846’da yazdığı ilk romanı. İlk Rus toplumsal romanı sayılıyor. Eserin ortaya çıkışı ilginç:
Yazar eseri bitirir bitirmez bir arkadaşına okutuyor, o da eserden o kadar etkileniyor ki romanı hemen gecenin bir yarısı döneminin önemli şairlerinden Nikolay Nekrasov'a götürüyor. Romanı "başyapıt" olarak tanımlayan Nikolay Nekrasov, ertesi gün romanın el yazmalarını yakın arkadaşı ve döneminin saygın eleştirmenlerinden Belinski'ye götürüyor. Belinski de romanı kısa sürede okuyor ve roman hakkında şunları yazıyor:
“İki gündür kendimi bu kitaptan uzaklaştıramıyorum. Yeni bir yazar, yeni bir yeteneğin kalemi bu; onu tanımıyorum, kimdir, neye benzer bilmiyorum ama bu roman Rusya`da hayatın sınırlarını öyle kahramanlara veriyor ki bize, bundan önce hiçbir yazar bu kadarını düşlerinde bile göremezdi... Rusya yeni bir Gogol kazandı". Olaylar o kadar hızlı gelişiyor ki Dostoyevski bile buna şaşırıyor. Roman Dostoyevski'nin büyük umutlarıyla yayımlanıyor ve Dostoyevski bir anda tanınan bir yazar durumuna geliyor. Böylece daha ilk eserinde başarıyı yakalıyor.
İnsancıklar, mektup-roman tarzında kaleme alınmış kısa ve toplumsal içerikli bir roman. Dostoyevski'nin acıma duygusu daha bu ilk eserinde bile belirgin. Roman, yaşlı bir katibin küçük bir kıza olan aşkını ve bu kıza karşı gösterdiği saygınlık çabalarını konu alıyor. İnsancıklar Dostoyevski'nin ilk yapıtı olmasına rağmen en önemli romanlarından biri sayılıyor.
Kaynak: vikipedi


Hayata iyi bakın

Blueman

11.11.2013

Hiç yorum yok: