15.2.14

Kasım

Daha çok “Madame Bovary” adlı başyapıtıyla tanınan Gustave Flaubert 1836 yılında, 15 yaşındayken Trouville sahilinde tanıştığı, o sırada kendisinden 10 yaş büyük 26 yaşında evli bir kadın olan Elisa Schlésinger’e tutkulu bir aşkla bağlanmış. Hayatı boyunca –mesafeli bir şekilde de olsa- ona aşık kalmış. Bu aşk yaşamında çok önemli etkiler, izler bırakmış. Bir delikanlının gönül eğitimi olarak nitelendirdiği bu aşk, “Duygusal Eğitim”deki Marie Arnoux karakterinin ve “Gönül ki Yetişmekte” ve “Bir Delikanlının Hikâyesi” (Education Sentimentale; 1869) adlarıyla dilimize de çevrilmiş olan romandaki aşkın temel ilham kaynağı olmuş. Flaubert 1832–1840 yılları arasında Rouen Koleji'nde okuduğu dönemde yoğun bir şekilde yazmış. “Bir Çılgının Hatıraları” (1838), “Smarh” (1839) ve 1840 yılında yazmaya başlayıp 1842 yılında bitirdiği “Kasım” bu dönemin ürünleri. Ergenliğin hem sıkıntılarla hem de kocaman hayallerle dolu o büyülü zamanını hala anımsayanlara sunulmuş “Kasım” adlı kısa romanı hakkında, büyük aşkı Louise Colet'ye yazdığı bir mektubunda (1846) şöyle diyor: "Kasım'a iyi kulak verdiysen, kim olduğumu belki de açıklayan ama söze dökülemeyecek bin türlü şeyi tahmin etmişsindir. Ama o yaşlar geçti. Bu yapıt gençliğimin kapanışı oldu."

Romanın ilk bölümünde ergenlik dönemindeki bir gencin hayata duyduğu merak, aşkı tanıma ve yaşama isteği, içindeki sonsuz aşk potansiyeli son derece edebi, dokunaklı ve duygusal biçimde, kelimelerle adeta bir sihirbaz gibi oynayarak, güçlü ifadelerle anlatılmış.

İkinci bölümde ona cinsellik konusunda ilk tecrübeleri yaşatan ve adeta bir öğretmen olan Marie’nin konuşmalarında yine sevilmeye olan ihtiyacı yakıcı bir biçimde hissediyoruz.

Son bölümde ise hayatını kazanma derdine düşmüş bir yazarın seyahat etme arzusu, acıları ve bir nevi düşüşü anlatılıyor.

Flaubert’in yazdığı ilk eseri olan “Kasım”ı hakkında hiçbir şey bilmeden rastladığım kitapçı rafından aldığım ve okuduğum için çok mutluyum. Bu kadar güzel, şiirsel bir anlatıma hayran olmamak ve bu eseri yazdığında Flaubert’in sadece 21 yaşında olduğuna inanmak zor.


Hayata iyi bakın

Blueman

15.02.2014

3.2.14

Bazuka

“Hiç konuşmadılar, sadece birbirlerine baktılar, dışarıdaki yağmurun bin perdeden duyulan sesi tekinsiz bir şenliğe dönüşmekteydi ve fırın ustası tuvaletten dönüp küreği gürültüyle kavramasa belki sonsuza dek öylece durup birbirlerine bakacaklardı…
“İki ekmek” dedi Funda, iki ne güzel bir sayıydı. “Bir lira” dedi Tahir, bir ne güzel bir sayıydı. Beş lira uzattı Funda, lira ne güzel bir paraydı. Kasadaki hazneleri karıştıra karıştıra dört lira bulup uzattı Tahir, kasa ne güzel bir aygıttı. “Teşekkür ederim” dedi Funda, teşekkür ne güzel bir kelimeydi. “Rica ederim” dedi Tahir, etmek ne güzel fiildi…”

Murat Uyurkulak’ın “Bazuka” adlı kitabındaki “Kuş Yuvası” adlı hikayeden.

1972 doğumlu Murat Uyurkulak uzun süre Radikal gazetesi dış haberler servisinde çalışmış. Milliyet Sanat, Gate, Radikal Kitap gibi dergilerde yazıları yayımlanmış. 2002 tarihli “Tol” isimli ilk romanı Mahir Günşiray'ın yönetmenliğiyle Tiyatro Oyunevi tarafından sahnelenmiş. Ardından 2006'da 'Har, Bir Kıyamet Romanı' gelmiş. “Bazuka”da ise hikâyeleri ile okur karşısına çıkıyor bu yetenekli, genç, akıcı dilli yazar. Kelimelerle ustaca oynuyor. Kimi zaman esprili ve çılgın, kimi zaman dokunaklı ve çok gerçek hayat hikayelerinden, yaşanmışlıklardan, başarılı gözlemlerden süzülüp gelen, kimi zaman da geniş bir hayal gücünden ortaya dökülen, kitapta topladığı kısa öyküleri şunlar: Tutkular Kitaplığı; Kurtuluş On İki; Kuş Yuvası; Pembe; Aşk; Yalnızlık ve Bazuka; Şarap; Derviş; Kırmızı ve Gülsüm.

Hayata iyi bakın

Blueman

03.02.2014