15.4.14

Güvercin

“Yürümek yatıştırır. Yürümede sağaltıcı bir güç vardır. Düzenli biçimde hep bir ayağı öbürünün ilerisine basma, aynı zamanda kolları ritmik bir biçimde kürek çeker gibi sallayıp soluma sıklığının yükselmesi, nabzın hafifçe uyarılması, gözün ve kulağın yönün saptanmasına ve dengenin korunmasına yönelik etkinlikleri, akıp giden havanın deri yüzeyinde duyumlanışı – bütün bunlar bedenle zihni hiç karşı durulmaz biçimde birbirine yaklaştıran ve ruhu, ne kadar dumura uğramış, zedelenmiş de olsa, büyüten, genişleten olaylardır.”

1949 doğumlu Alman yazar Patrick Süskind’in, kendisine büyük ün sağlayan romanı “Koku”dan sonra kaleme aldığı bu uzun öyküde 30 yıldır ufacık bir o
dada içine kapanık, tek başına bir hayat sürdürmekte olan ve bir bankada güvenlik görevlisi olarak çalışan, sadece evinden sıkıcı ve rutin işine gidip, işinden evine dönen, son derece planlı, titiz, hatta hastalık derecesinde kurallı yaşayan Jonathan Noel’in, bir sabah odasının kapısının önünde bir güvercine rastlamasıyla alt üst olan huzuru, iç dengesi ve hayatının o zor 1 günlük dönemi müthiş bir gözlem gücü ve detaycılıkla anlatılıyor.


“Koku” gibi bir şaheserden sonra belki de biraz rahatlamak ve basit bir şeyler karalamak niyetiyle yazılmış olduğu anlaşılan hikaye, eğlenceli bir zaman ve hoş bir okuma vaad ediyor.

Hayata iyi bakın

Blueman 

15.04.2014

7.4.14

Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü

Geçen Haziran başından beri yaşadıklarım, o olaylar ışığında içinde yaşadığım toplumu ve kendimi sürekli tartıp tanımaya çalışmam, fani facebook'da paylaştıklarım, yaptığım yorumlar, sağolsun bazı arkadaşlarımın karşı yorumları, geçenlerde yaptığım bir yoruma karşı "hayalcisin", "yolun daha başındasın" şeklinde gözlem ve eleştiri yapan arkadaşlarım, son seçimler ve bu hafta okuduğum "Turgenyev'in "Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü" adlı eserinde tanıştığım "lüzumsuz adam" karakteri tanımlaması... Herşey üst üste gelir ve kendimi biraz daha tanırım. Bu toplumu, insanlarımızı, hayatı biraz daha tanırım.
Buyrun bakın "lüzumsuz adam" kimmiş :)

“Lüzumsuz adam toplumla çatışkı içindeki aciz aristokrattır… “hayalci ve faydasız”dır… “eyleme geçemeyen bir aydın”, “başarısız bir idealist”, toplumsal ve etik sorunlara duyarlı, “ama kısmen kişisel zaafları, kısmen de eyleme geçme özgürlüğü üzerindeki toplumsal ve siyasi kısıtlamalar nedeniyle eyleme geçemeyen kahramandır”.
(Ellen B. Chances, Conformity’s Children, 1978)

“Rusya’nın kurtuluşunun yalın Rus halkında, cemaat içinde olma idealinde, Rus dininde, akıldışı olanda ve mülkiyetin ortak olduğu köylü komününde yattığına inanan, Slavofil denen 19. Yüzyıl aydınları bu değerleri savunmuştur. Eğitimliler cephesinin öbür cenahı Batıcılar ise Rusya’nın kurtuluşunun Batı Avrupa’nın yasalarını, yeniliklerini, bireycilik ve akılcılık gibi değerlerini benimsemede yattığını öne sürmüşlerdir. Genellikle Batı Avrupa üniversitelerinde okumuş ve ülkelerine geri dönmüş Batılılaşmış Rusların deneyimleri dolaylı olarak lüzumsuz adam portrelerine yansımıştır. Bu insanlar Batı tarzı eğitimleri nedeniyle Rusya’ya, Rus oldukları için de Avrupa’ya uyum sağlayamamıştır."
Turgenyev'in "Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü" adlı eserinden

Yine kitabın sonundaki incelemeden öğrendiğimiz örnek lüzumsuz adamlar:
Puşkin’in Yevgeniy Onegin karakteri (topluma başkaldıran bir karakter), Turgenyev’in bu kitabındaki Çulkaturin karakteri, Boris Pasternak’ın Doktor Jivago’su (o romanda bu karakterin bireyciliği, bağımsız düşünce gücü olumlu bir özellik olarak sunulmuştur), “Zamanımızın Bir Kahramanı” romanında Mihail Lermontov’un Peçorin adlı kahramanı (asi bir yalnız, romantik bir figür olan bu kişi romanda yıkıcı ve olumsuz bir karakter olarak anlatılır), Aleksandr Herzen’in “Suçlu Kim?” adlı toplumsal romanındaki Beltov karakteri (yüksek dozda edebiyatla yetişmiş, gerçeklikten kopmuş, hayata uyum sağlayamadığı için kendini toplumdan soyutlamış, kitap ve düşünce dünyasına kapanmış biri), Turgenyev’in “Babalar ve Oğullar” romanındaki yaşamın akışına uyamayan Bazarov gibi karakterler, Gonçarov’un “Oblomov”unda içinde bulunduğu topluma uyum sağlayamayan Oblomov karakteri, Dostoyevski’nin “Yeraltından Notlar”ındaki yeraltı adamı (kitaplar ve hayaller içinde yaşar ve bu nedenle hayatla başa çıkamaz), “Suç ve Ceza”daki Raskolnikov karakteri (özünden ve Rusya’nın manevi değerlerinden kopmuş, egoizm ve kişisel çıkar gibi Batıcı fikirler yüzünden hastalanmış bir karakter), “Ecinniler”de Batılılaşmış Rusya’nın kendi lüzumsuzdur, “Budala”daki Prens Mişkin (geleneksel toplumun ahlak kurallarına meydan okur), Dostoyevski’nin “Karamazov Kardeşler”indeki Ivan Karamazov (Tanrı’nın evrenindeki sistemi sorgulayan bir karakterdir), Tolstoy’un “Savaş ve Barış”ında tarihin yasalarına başkaldıran ve uyumlu olmayı reddedenler lüzumsuz adamlardır, “Anna Karenina”da ise Anna evli olmasına ragmen bir başkasıyla ilişki yaşayarak Tanrı’nın yasalarını ihlal ettiği için lüzumsuz adamdır.


Hayata iyi bakın

Blueman

07.04.2014